Karantina ve Boşluklar

Plansız programsız kalmak beni çok tedirgin eder. Her zaman kafamda günlük, haftalık hatta aylık yapılacaklar listesiyle dolaşır yaşanan her türlü aksaklık sonrası delirme eşiğine gelir ve tüm listeleri güncelleyerek hayata geri dönerim. Siz de benim gibiyseniz bu karantina günleri ekstra çirkin, ekstra keyifsiz bir hale gelmiştir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de terk edildiyseniz her şey bittikten sonra bir şişe şarap eşliğinde ağlamak için kimselere söz vermeyin. Bebeksi mavi, yeşil, sarı tonların yerini kasvetli gri almışken tabi ki bu psikolojiden sıyrılmak için film ve dizi keşif işine giriştim. Bu yazıda yaklaşık iki aydır neler izlediğimden bahsedeceğim. Sanırım bana pek çare olmadılar ama umarım sizlere bir şekilde yardımcı olabilirler. Sizin önerilerinizi dört gözle bekliyor olacağım.

Star Wars: Episode IX - The Rise of Skywalker

High-Res Shirtless Kylo Ren 'Star Wars: The Last Jedi' Photo ...

Yazıya aşırı alakasız ama gördükçe gülmekten yerlere yattığım bir görselle başlamak istedim.
Bu utanç verici seri bittiği için o kadar mutluyum ki. Sadece bu mutluluğu yaşamak için sıfır beklentiyle izledim son Star Wars filmini. Ve filmle alakalı neredeyse hiçbir şey hatırlamıyorum. Merak ediyorum acaba bu yapımda emeği geçenler biz ne yaptık utancını yaşadılar mı hiç. Pek sanmıyorum. "Film"in sadece görsel efekt veya birtakım havalı sahnelerden ibaret olmadığını senaryo denen ve normal şartlarda bir mantığa göre ilerlemesi gereken bir ögeye de sahip olması gerektiğinin farkında olan bir bireyseniz diğer yazılarda da çokça belirttiğim gibi bu yeni Star Wars serisinin sizlere bir hakaret olarak çekildiğini bilin. Bu son filmle de ispatını yapmak istemişler. Bu seriyi yermekten inanın ki çok yoruldum. Hayatınızda hiç Star Wars izlemediyseniz (bunun mümkün olması çok tuhaf geliyor) ve oturayım her şeyi izleyeyim gibi bir planınız varsa yeni seri yokmuş gibi davranarak yükünüzü hafifletebilirsiniz.

Maleficent & Mistress of Evil

Aurora Wants To Marry Scene - MALEFICENT 2: MISTRESS OF EVIL (2019 ...

Bunu kendime neden yaptığımla ilgili bir fikrim yok. Ailece oturup ne izlesek diye bakarken bir gafletle iki filmi de izledim. Sanırım hayatımda izlediğim en kötü Disney filmleriydi. Normalde Disney'in masallı çocuk filmleri hoşuma gider ama bu iki film gerçekten bir fiyaskoydu. Aşırı kötü ve zayıf senaryo yüzünden olmalı. Burada bence önemli bir konu var. 'Çocuk filmi' dediğimiz filmler genel olarak iyiler kazanır temalı basit filmler ama izleyicinin çocuk olması ne versek izlenir zaten deyip kolaya kaçılmasını gerektirmiyor. Çocukken izlediğiniz filmleri düşünün. Ufacıksın ve bir ekranda koşturan, inanılmaz şeyler yapan, ağlayan ve gülen karakterler var. Hangimiz çocukken izlediği bir film sonrasında o dünyada olmak istememiştir ki veya gece uyumadan önce farklı karakterlere bürünüp hayallerinde oradan oraya koşturmamıştır? Şimdiki çocuklara hitap eden filmlerin bunları yaratmada eksik kaldığını düşünüyorum. Maleficent serisi de yeni hiçbir şey sunmadan ve zayıf olay örgüsüne sihirli karakterler yerleştirmek suretiyle işin kolayına kaçmış.

Porco Rosso

Nincrony Reviews...: Studio Ghibli: A Retrospective, Part Eight ...

Arka fonda çalmalık şarkı listesi ararken aklıma Miyazaki filmlerindeki muhteşem müzikler geldi. Oradan da izlemediğim filmi kaldı mı diye düşünürken hop burada buldum kendimi. Miyazaki filmlerinin gönlümde yeri hep bir başkadır. Keyifli, huzur veren müzikleriyle Porco Rosso en sevdiğim ikinci Miyazaki filmi oldu. Henüz hiç izlememiş ya da sadece bir iki film izlemişseniz haftada maksimum 2 Studio Ghibli dozu almanızı tavsiye ederim. İnsana tuhaf bir her şey güzel olacak hissiyatı veriyor.  Aşağıya da sürekli dinlediğim Studio Ghibli'nin 25.yıl konserini bırakıyorum. 1:02:05 civarında Porco Rosso'da çalan ve hayatımın arka fonuna koymak istediğim şarkıyı bulabilirsiniz.


Sen Aydınlatırsın Geceyi

Beni seviyon mu? - İstersen severim. + İstiyom galiba. Sen ...

Listemdeki tek Türk yapımı film olması beni biraz üzdü. Asıl ilgi alanım bilim kurgu, kendi kalıbımın dışına çıkabilmek adına Criterion Collection listesinden filmlere yöneldiğim şu vakitlerde Türk yapımlarını otomatik olarak elediğimi fark ettim. Yavaş yavaş bunu yapmamayı öğreneceğim. Onur Ünlü'nün yönettiği 2013 yapımı siyah-beyaz bir film olan Sen Aydınlatırsın Geceyi, sıradan bir köydeki olağanüstü güçlere sahip insanların anlaşılması çok da zor olmayan hayatlarını anlatıyor. Bu tarz sıradan ve sıradan olmayan ögelerin bir araya getirildiği yapımlar çok hoşuma gidiyor. Tür olarak farklı olsa da What We Do In The Shadows filmi de bu tarza bir örnek. Akıllıca işler gibi geliyor bana. Mutlaka izleyiniz. 

Parasite

The Parasite and the Awards Host | Rabbit Hole

Bence artık herkes yeterince Parasite övgüsü okudu. Evet gerçekten çok güzel bir film. Aldığı ödülleri sonuna kadar hak ediyor. Eğer kenarda köşede zamanım olduğunda mutlaka izlemeliyim şeklinde imdb top100 gibi meşhur filmleri içeren listeniz varsa mutlaka ekleyin. Parasite aracılığıyla farklı bir konuya değinmek istiyorum. Paragrafın başında da dediğim gibi yeterince genel olarak film ve bazı spesifik sahneleri hakkında o kadar çok yazı yazıldı ki. Normal şartlarda bol spoilerlı bir yorum yazabilirdim ama inanın içimden gelmiyor. Güzel bir yapımın her yerde günlerce, haftalarca hatta aylarca derin derin incelenmesi ve sürekli reklamının yapılması beni çok soğutuyor. O yüzden de Parasite'ı izlemeyi uzun bir süre erteledim. Güzel şeyleri tadında bırakmayı asla bilmiyoruz. Bana kalırsa bu kadar bahsedilmeseydi de Parasite ödülleri alacak ve çokça insan tarafından izlenecekti çünkü gerçekten kaliteli bir iş. Bir de sonuçta elimizde bir sanat eseri var. Her sahnenin her detayını yönetmen burada aslında şunu demek istedi şeklinde açıklamak sizi de yormuyor mu? Tamam şahsen ucu açık, izleyiciyi filmin yüzde 90ı boyunca düşünmesini teşvik ettiren filmleri sevmiyorum ama oturup da filmi izledikten sonra şu aslında buymuş bu da o olmuş muhabbeti bir noktadan sonra çekilmez bir hal alıyor. Kıssadan hisse yapılan iş güzelse güzeldir, sayfalarca açıklama ve tonlarca reklama ihtiyaç duymaz. Parasite'ı izlemeyen kalmamıştır sanırım ama hala erteliyorsanız buna son verebilirsiniz; ortalık biraz duruldu gibi. 

Les amants du Pont-Neuf


Naif filmler listesi yapsam sanırım ilk üçe girer. Belki bulunduğum psikolojik durumdan ötürüdür ama benim yüreğim cız etti bu filmden sonra. Aşk ve dramın güzel bir harmanı olan bu filmde dokuzuncu köprüdeki iki evsizin aşkını izliyoruz. Sevdiğinizle izleyin ve sonra dönüp ona "Gökyüzü beyaz" deyin. Kim bilir belki sonra yeni bir dünyaya yelken açarsınız.

Monty Python and The Holy Grail, Life of Brian, The Meaning of Life

Romani ite domum, Life of Brian | Cinéma

Monty Python serisine başlamak uzun zamandır aklımdaydı. Bilmeyenler için kısa bir bilgi; Monty Python Britanyalı 5 komedyenden oluşan bir grup. Modern İngiliz komedisinin temel taşı diyebiliriz. Tv şovlarıyla başlayan maceraları sahne şovları, filmler, müzikaller gibi birçok alana yayılmış. Bu grubun yaptığı filmleri izlemeden önce kendinize şunu sormanız gerekiyor: İngiliz komedisini seviyor muyum? Eğer çok da bayılmıyorsanız bu yapımlar oldukça sıkıcı gelecektir. Şahsen ben nötrdüm ama art arda izleme gibi bir hata yaptım. Sabah birini izleyip akşam ikincisini izlerken uyuyakalıp ertesi sabah kaldığım yerden devam etme şeklinde asla sevmediğim bir döngüye girdim. Böyle olunca filmler bana pek keyif vermedi. Bir de Monty Python benim için mutlaka izlemeliyim filmleriydi yani beklentim de yüksekti. Keyif alamama işi bundan da kaynaklanmış olabilir. Ama bu da bir kültür. Dediğim gibi İngiliz komedisine karşı ekstra bir sevgisizlik yaşamıyorsanız arada en az 2 3 gün bırakarak izlemeniz tavsiye edilir. İçlerinden en sevdiğim sanırım Life of Brian'dı. 

Knives Out


Hayır ya izleme sebebimin Chris Evans'ın oynamasıyla hiç bir alakası yok :D Yine bir yerlerde çokça övüldüğünü görüp izlemeye karar verdim. Agatha Christie hikayelerine oldukça benzeyen, Rian Johnson'un yazıp yönettiği filmde klasik bir katil kim oyununu çözmeye çalışıyoruz. Görsel açıdan oldukça başarılı ama aşırı bilindik bir senaryoyla 'çıtırlık' bir film. 5/10luk film izleme kotanızı bu arkadaşla doldurabilirsiniz.

The Tree of Life


Terrence Malick'in yalnızca iki filmini izledim: Voyage of Time ve The Tree of Life. Önceki yazımda Voyage of Time'dan bahsetmiştim. O filmdeki görüntülerin bir kısmı daha önce The Tree of Life'ta kullanılmış. Bana kalırsa oldukça yorucu bir film, yoğun bir anlatısı var. İzlemeden önce kafanızın tamamen boş olması gerektiğini düşünüyorum. Bu iki film birbirlerine oldukça benziyor, belirgin tek fark arada Brad Pitt'in yüzünü görüyor olmak. Dönüp duruyoruz, yaşıyoruz, hissediyoruz, seviyoruz, sinirleniyoruz ve bir şekilde ölüyoruz. Ya da ölmüyoruz. Karışık kafalar iyice karışıyor, düğüm düğüm oluyoruz ve film bittikten sonra boş ekrana bakıp az önce neler yaşandı diye soruyoruz. Yani ben soruyorum. Belki sizlerin kafası benimki kadar anlamsız şeyle dolu değildir ve güzel anlamlarınıza bu filmden sonra birkaç arkadaş katılır.

The Tale of Princess Kaguya


Geldik bir başka Studio Ghibli yapımı filme. Çok sevimli, keyifli vakit geçirten bir film. Bana kalırsa Studio Ghibli'den çıkan filmler belli bir yaş grubuna sevgi, dostluk gibi duyguları öğretmek için izletilmeli. 

In The Mood for Love


Listede belirgin bir uzak doğu hakimiyeti mevcut bilmem fark ettiniz mi? Bahsettiğim naif filmler listesine eklenecek bir film de In the Mood for Love. Aldatılan iki insanın arasında yeşeren sessiz bir aşk hikayesi. Kendilerine yapılan yanlışı karşılarındakine yapmamak için hislerini nasıl gönüllerine gömdüklerini sanki bir romanda veya bir şiirde okur gibi izlemek üzücü ama huzurlu, farklı bir ağırlığı olan, daha önce hiç bir film izlerken hissetmediğim bir şey hissettirdi. Sade diyalogları ve sakin işleyişi ile su gibi akan bir film. İzlenecekler listeme yönetmenin diğer filmlerini de ekliyorum.

The Scent of Green Papaya


Yine uzak doğulardan naif filmler listesine giren bir film. Hizmetçi bir kızın hayatını az diyalogla sakince ama asla sıkıcı olmayacak bir şekilde izliyoruz. Tuhaf mıdır bilemiyorum ama filmde en çok etkilendiğim sahne papayanın kesildiği sahne. Sanki bir anda aydınlandım. Tuhaf gerçekten. In The Mood for Love ve bu film hakkında pek fazla yorum yapamıyorum çünkü izlemek ve hissetmek dışında bu iki güzel film hakkında ne yapılır pek bilemiyorum. 

Babel


Inarritu bu filmle dünyanın 4 ucundaki 4 aileyi ilginç bir olay örgüsüyle birbirine bağlıyor. Dozunda karıştırılmış politik mesajları, duygusallığı ve aksiyonu ile soluksuz izledim. Aslında her ailenin ve her lokasyonun hikayesini tek tek incelersek oldukça sıradan. Ancak Inarritu bunları ustalıkla bir kolaj haline getirmeyi ve hikayeler değişirken izleyiciyi ekrandan koparmamayı başarmış. Bu listede en heyecanla izlediğim film oldu kendisi.

Star Wars: The Clone Wars

What the final scene of Star Wars: The Clone Wars meant for Ahsoka ...

Buradan itibaren izlediğim diziler kısmına geçiş yapıyorum. Burada daha önce çokça belirttiğim gibi TCW'u çok seviyorum ve benim gibi sıkı takipçilerin de bildiği gibi final sezonu yayınlandı. Ahsoka ve klonlara odaklanılmış, filmlerle ve Rebels ile güzelce bağlanmış ve kötü adam motivasyonlarının açıklanmış olmasıyla şimdiye kadar yapılmış en güzel dizi finali adayım oldu. Kısacası Dave Filoni reis yine yapmış yapacağını. Bir yandan bittiği için çok üzüldüm ama bir yandan da yapılan bu muhteşem finalin muhteşemliği için mutlu oldum. Zaten başından beri kaliteli ve gerekli boşlukları doldura doldura gelen bir yapımdı. Henüz izlemediyseniz ya da eski sezonları izlemeniz üzerinden çok zaman geçtiyse binge watching yapın, tadından yenmez.

What We Do In The Shadows

Kayvan Novak, Mark Proksch, Matt Berry, Harvey Guillén, and Natasia Demetriou in What We Do in the Shadows (2019)

Evet dizisi de varmış. Kendimi biraz mağaradan yeni çıkmış gibi hissediyorum. Filme zaten bayılmıştım, dizinin de eksik kalan bir tarafı olmadı. Taika Waititi ve Jemaine Clement imzalı, günümüz dünyasına ayak uydurmaya çalışan 4 vampirin hikayesini anlatan dizi beni sadece duygusal vampir hikayesi ile biraz sıktı. Kalanı gerçekten çok keyifli. Önce filmi sonra diziyi izlemenizi öneririm.

Community

Advanced Criminal Law | Community Wiki | Fandom

Yukarıda bahsettiğim mağara Community'i yeni keşfetmiş olmamla daha belirgin bir hal aldı. Çıtırlık bir sitcom. Office kadar iyi. Donald Glover'ın genç bebeksi yüzünü gördükçe iyice mutlu oluyorum. Geceleri kafamı meşgul edecek ama kafa çalıştırmayacak bir şeylere ihtiyaç duyduğum zamanlarda yani yaklaşık bir aydır her gece bana eşlik eden bu diziye teşekkür ediyorum. Yapımcılar bunu hesaba katmış mıydı bilemiyorum.


Evet liste şimdilik bu kadar. Yazının sonuna doğru gelmişken sizlere kullandığım bir siteden bahsetmek isterim. "icheckmovies" ile izlediğiniz/beğendiğiniz/beğenmediğiniz filmleri tikleyebilir ve yüzlerce izleme listesi sayesinde film seçme işini kolaylayabilirsiniz. Profil linkimi aşağıya bırakıyorum, belki sizlerle arkadaş olurum çünkü çok gerekli.

https://www.icheckmovies.com/profiles/isilay/

Yorumlar

Popüler Yayınlar