Altered Carbon
Distopya diyoruz çünkü bilinçlerini aktaracakları kaliteli bedenlere sahip olabilen ve her istediklerini anında gerçekleştirebilen bir kesimle karşı karşıyayız. Dizi bir anlamda günümüzden oldukça belirgin izler taşıyor. Ne kadar zaman geçerse geçsin insanın doyumsuz doğası değişmiyor ve gücü elinde tutanlar güçsüzü her anlamda ezmeye devam ediyor. Muhtemelen 300 yıl da geçse 600 yıl da geçse bu durum böyle devam edecek. Acımasız gerçekler kısmı bittiğine göre biraz daha detay inceleyelim.
Dizinin ilk bölümleri yaşanan teknolojik gelişmeleri görsel açıdan çok iyi yansıtmış. Kalan yarısında aynı detayları göremedim, belki olay örgüsünün iyice sarpa sarmasından dolayı odaklanılan alan değişti. Ama genel olarak başarılı. Konu da harika ama bu kadar karmakarışık bir hale getirilmesine gerek var mıydı? Bazı bölümlerde ara ara durdurup ne oluyor şeklinde ekrana baktım. Kitabını henüz okuyamadığım için senaryo karmaşasını çok kurcalamak istemiyorum ama izleyiciyi bu kadar allak bullak etmek ne kadar mantıklı? Aynı anda hem bir cinayeti çözmeye hem geçmiş ve şimdi arasındaki bağlantıları kurmaya hem de kişileri birbirlerine bağlayan olayları anlamaya çalışıyoruz. Benim gibi 10 bölümü yaklaşık 2 günde izleyenlerin kafa içinden yanık kokusu almaları oldukça muhtemel. Yapmayın. Hem bittikten sonra mal gibi ortada kalıyorsunuz.
Dizide işlenen bir diğer mesele ise etik. Paranın ölüm dahil her şeyi çözme gücüne sahip olması, manipüle edilen yetkililer ve maalesef özellikle kadın vücuduna verilen değer(!), geleceğe olan 2 gram umudumu yitirmeme sebep oluyor. Bir şeylerin değişeceğine olan inancımızı böyle 10 bölümlük dizilere bile yansıtamıyorsak gerçekten değişimin olabileceğini nasıl düşünebiliriz ki? Dizide işlenen soyut kavramlardan bir diğeri de din. Yüzlerce yıl geçmesine rağmen temel dinlerin hala yaşatıldığını, aşırı zengin kesimin tanrı olarak görüldüğü yeni bir inancı ve bunların yarışını görüyoruz. Etik ve din dedik, bu muhteşem ikilinin yanına yakışacak en güzel şeye geliyoruz, paraya. Adeta katalizör etki yaratan para, etik gibi insan vicdanıyla bağlantılı bir meseleyi alt üst ederken yeni tanrılarımıza da inanılmaz bir güç katıyor. Şimdiden pek bir farkı yok yani.
Yazmak istediğim bir konu daha var. Yazımın bu kısmına kadar spoilersız gelmeyi başardım ancak güçlü kalamıyorum. Bilinçler vücut vücut dolaşırken belki insanoğlunun en zayıf olduğu nokta olan aşk meşk meselelerinin şekillenmesi sorunsalı. Diziyi bitirdikten sonra aklımda oluşan soru 'Vücutlara mı yoksa ruhlara mı aşık oluruz?'du. Ortega-Kovacs yakınlaşmasını izledikten sonra son bölümde Ryker gelecek diye birlikte ev düzmelerine kaç puan veriyoruz? Demek ki Ortega ruha değil vücuda aşıktı ki Ryker'ın yokluğunu onun vücuduna sahip Kovacs ile doldurdu. Keza Bancroft çifti de. O kadar paraları olmasına rağmen yıllar boyu aynı vücutları kullanmışlar. Farklı bir vücut kullansanız ne olacak birbirinize olan sevginiz mi azalacak? Ama Elliot çifti daha farklıydı. Karısı bir adamın vücudunda geldiğinde o ilk şaşkınlık dışında pek tepki vermemişti Vernon ama son bölümün son kısımlarında gördüğümüz gibi karısının vücudunu alıyordu. Yılların alışkanlığı deyip gözardı edersek Vernon'u gerçek aşık ilan ediyorum. Hadi herkes aşık olduğu kişiyi düşünsün. Bambaşka bir vücutla karşınıza çıksa ne yapardınız? Ya da aşık olduğunuz kişinin vücudunda başka birisi olduğunu. Çok karışık işler bunlar...
Klişe olmakla suçlanan ama bence eksiklikleri olsa da başarılı sayılabilecek, biraz Matrix biraz Blade Runner esintileri gördüğüm bu diziyi izlemenizi öneririm. Zaten bu alanda başarılı güncel bir dizi pek yok gibi. En azından bilim kurgu açlığınızı bir nebze olsun doyurabilirsiniz. İyi seyirler.
Yorumlar
Yorum Gönder