Doctor Who

Dizi köşemin bugünkü konuğu bir efsane. BBC'nin 1963 yılında (babamdan yaşlı) başlattığı ve günümüze kadar gelen bir macera. Toplaşın doktorunuz geldi.


Doctor Who. Bilim kurgu aşıklarının mutlaka takip ettiği, klasik sezonu da sayarsak 36 sezondan oluşan, muazzam bir şey. Kendisi ile yıllar önce Cnbc-e aracılığıyla tanışmıştım. İzlediğim bölümde David Tennant (10. doktor) ve Billie Piper vardı. İkilinin enerjisi, David Tennant'ın mantıksız karizmatikliği ve değişikli yaratıklar diziye başlamama vesile oldu. Hemencecik bir özetlemek gerekirse Gallifrey'den Tardis adında uzay ve zamanda yolculuk edebilen aracıyla gelen, rejenerasyon yeteneğine sahip The Doctor adlı zaman lordunun Dünya'yı ve evreni kötü amaçlı varlıklardan korumasını anlatan bir dizi. Aşırı yüzeysel ve eksik bu özetten sonra biraz daha ayrıntılara girelim.

Klasik seri 1963-1989 yılları arasında yayınlandı ve yaklaşık 26 sezon sürdü. İlk 7 doktorun maceraları anlatılmış. Bir ara klasik seriye başlamayı düşündüm ama bir türlü tüm sezonların bulunduğu bir kaynak bulamadım. Bulan yorum olarak bıraksın vatana millete faydalı bir iş yapmış olur.

Klasik serinin başlardaki amacı genç kesime tarihi öğretmekmiş. Gençleri bir salın artık, öğrenmek isteyen araştırır öğrenir. Herhalde senaristler de benim gibi düşünmüş olacak ki daha sonra iyice bilim kurguya kayarak hikayeleri onun üzerine yazmışlar. İzlenme oranlarının zaman içerisinde düşmesiyle diziye son verilmiş ama BBC devam edecek merak etmeyin minvalinde bir açıklama yapmış.

Şimdi geldik modern seriye ki günümüz takipçilerinin asıl bildiği ve keyifle takip ettiği seri oluyor kendisi. Bu seri 2005 yılında Christopher Eccleston'ın canlandırdığı 9. doktor ve yol arkadaşı Rose (Billie Piper) ile bizlerle buluştu. Evet klasik seri 7. doktorla bitti bu 9 ile başladı, aradaki elemana ne oldu diyeceksiniz. Onu da 1996 yapımı sinema filminde görebilirsiniz. İki seriyi böyle bağlamışlar anlayacağınız. Neyse modern seriye geri dönelim. Seride değişen doktorları sırasıyla David Tennant, Matt Smith (en genç doktor) ve Peter Capaldi canlandırdı. Bir de 8 ile 9. doktor arasında bir Savaş Lordu var ki o da John Hurt tarafından canlandırıldı. Her rejenerasyon sonrasında 'Abi ya nasıl alışacağız bu yeni doktora yeni adamı hiç sevmedim.' deyip durdum ama izledikçe o tepki yerini 'Uff süper, n'olur değişmeee' ye bıraktı.

Modern seriyi baştan sona 2 defa izlediğim için bu seri hakkındaki yazı birazcık daha uzun olacak. Sezonun her bölümü farklı bir olay ancak arka planda sabit bir olay da dönüyor, sezon finalinde arka plandaki olayın çözümlendiğini görüyoruz. Ve her seferinde önceki bölümlerde verilen detayları nasıl kaçırdığımı görüp üzülüyordum. Evet düşük bütçeden ötürü uzaylılar ve efektler zayıf kalıyor ama işlenen konu o kadar güzel ki tüm bunlar önemsiz görünüyor. Dizi bazı bölümlerde adeta beyin fırtınası yaptırıyor.

Yazının bundan sonrası spoiler ve bolca link içerir.

Dizinin benim için en etkileyici sahnelerini ve neden etkilediğini paylaşmak istiyorum. Doctor Who deyince aklıma gelen belki de ilk şey Matt Smith'in 'The Pandorica Opens' bölümünde tüm düşmanlarıyla yaptığı şu konuşma. Bölüm zaten efsaneydi ancak bu konuşmayı dinledikten sonra doktorun gücünü ve neler yapabileceğini insan daha iyi kavrıyor. Matt Smith'in bulunduğu sezonlar bence Doctor Who tarihinin en başarılı bölümlerini içeriyor. Bu durum onun oyunculuğundan ziyade yazılan senaryo ve hikayelerdeki mantıklı karmaşa. İzleyenlerin bildiği gibi o sezonların belki de en kilit isimlerinden biri olan River ile doktorun ilişkisi bu karmaşanın tam göbeğindeydi. Ne ilginç kadındı ya, gerçi öyle anne-babadan başka ne bekliyorduk ki.

Etkileyici sahnelere devam ediyoruz. İçim çıkana kadar ağladığım şu sahneyi sizlerle paylaşmak isterim. Doktor ve Rose, onların maceraları 'Bad Wolf' ile modern serinin ilk sezonunda başlamıştı. Belki de o yüzden Rose'un vedası yüreklerimizi paramparça etti. Doktorun aşk hayatının buruk geçeceği tee buralardan belliymiş.

Ve son bir sahneden daha bahsetmek istiyorum. Normalde dizi/filmlerde verilen sosyal mesajlara gıcık olurum. Ama doktorumuz mesajı öyle güzel veriyor ki insan izlemeden edemiyor. Sizleri şöyle alalım. Bu konuşmada sadece savaş kötü bir şey mesajını almıyoruz. Peter Capaldi'nin muhteşem oyunculuğunu ve doktoru doktor yapan şeyin ne olduğunu apaçık görüyoruz. Bu konuşmayı her şehirde dev ekranlarla yayınlasak pamuk gibi oluruz hissi var bende. Bir de şöyle bir olay var; Peter Capaldi genel olarak çok eleştirildi falan ama bence oyunculuk anlamında en başarılı doktorlardan biriydi, senaryo kurbanı oldu diyelim. Steven Moffat harcadın adamı, sana çok kızgınım.

Şimdi geliyorum bu dizinin diğer bir güzel yanına. Gerçekte olmuş veya günlük hayatımızla bağdaştırabileceğimiz olayları Doctor Who'nun gerçek üstü senaryosuyla birleştirip 'Oha lan çok mantıklı' dedirten sahneler. Mesela Agatha Christie'nin kayboluşunu ve Death on the Clouds kitabının ilham kaynağını anlatan 4. sezon 7. bölüm, 'The Unicorn and The Wasp'. Tennant ve yol arkadaşı Donna'yı gördüğümüz bu bölüm sonrası birkaç gün kafamda neden olmasın sorusu dolanıp durmuştu. Bir diğer bölüm ise Vincent van Gogh'un hayatının ve bazı eserlerinin bir nevi özetini anlatan 5. sezon 10. bölüm 'Vincent and The Doctor'. Bölümün en güzel sahnelerinden biri buydu bence. Bir de Doctor Who evreninde en çok korktuğum yaratık 'Weeping Angels' var. Amy ve Rory'nin de sonunu getirenler onlar olmuştu. Böyle bir şeyin var olma fikri gerçekten insanın tüylerini ürpertiyor. Bunu izledikten sonra şehirdeki tüm heykellere şüpheli gözüyle bakacaksınız. Gözünüzdeki çapaktan bile ürküten 9. sezon 9. bölüm 'Sleep No More'. Açıkçası ben hala bu bölümü anlamadım, sanki sonuçsuz bitti. Ürküten kısmı için tık tık. Aklıma gelen başka bir örnek ise 9. sezon 4. bölümde Peter Capaldi'nin anlattığı bootstrap paradoksu. Bu durumun benzerini 'The Pandorica Opens'ta da görüyoruz. Böyle kafa açan bölümleri izledikten sonra odada 'Neden olmasın!!' diye bağırarak gezdiğim doğrudur.

Spoilersız bölgeye ulaştınız.

Yazacak olsam daha bir sürü bölüm, bir sürü macera var. En iyisi mi siz oturun izleyin. Yılbaşı özel bölümüyle kısa süreliğine veda ettiğimiz Doctor Who yeni doktorumuzla ağustos gibi bizlerle buluşacakmış. Yeni doktorumuz geleneği bozuyor çünkü kendisi bir kadın. Evet yanlış duymadınız, 13. doktorumuz Jodie Whittaker tarafından canlandırılacak. Jodie'yi Broadchurch dizisini izleyenler hemen tanıyacaklar. Orada da cast arkadaşlarından biri David Tennant idi. Bu da mı tesadüf?

Bir de bu dizinin spin-offları var: The Sarah Jane Adventures, Torchwood, Class... Torchwood'u izlemeye çalıştım ama pek sarmadı. Class ise en yakın tarihte çekilen spin-offlardan biri, ilk sezonu izledim. Sahi ne oldu o diziye ne bir haber ne bir trailer hiçbir şeyle karşılaşmadım. Diyeceğim o ki çok da gerekli değiller ama yine de siz bilirsiniz.

Bilim kurgu sevenlerin bayılacağı uzun soluklu bu diziyi izlemeniz şiddetle önerilir. Hatta ağustosa da çok varken ben de tekrardan başlasam mı?

Yorumlar

Popüler Yayınlar