Ayrılmaz İkili: Film ve Müzik
Bazı filmleri izledikten 3 saat sonra birine anlatmaya çalışırken aslında aklımızda pek bir şey kalmadığını anlarız. Yine aynı bazı filmleri bir arkadaşımız izlemeli miyim diye sorduğunda biraz düşündükten sonra "O kadar da şey değildi ya ama sen bilirsin kanki" cevabını veririz. Peki neden? Konu mu sarmadı, oyunculuklar mı kötüydü yoksa yönetmenin kör olmasıyla açıklanabilen çekimler mi söz konusuydu? Bunlar tabi ki olası. İzlediğimiz bir şeyi yorumlamak onu sadece 'görsel' açıdan yorumlamak anlamına mı geliyor?
Pek de beyin fırtınası yaptırmayan sorularımdan sonra haydi gelin bu işe farklı bir pencereden bakalım: müzik.
Film müzikleri, filmi izlediğimiz süre boyunca aslında ruh halimizi kontrol eden en büyük araç. 25. kare gibi bence, baya ilginç bir durum. Korku filmlerini düşünelim mesela. Az sonra köşeden kafası ters bir çocuğun çıkıp çıkmayacağını müzikle anlamıyor muyuz? Ya da romantik filmler. Uzun süreden sonra ilk defa birbirlerini gören çiftimizin ne zaman öpüşeceklerini nereden biliyoruz? Konu, mekan, zaman, kişi fark etmeksizin bütün önemli veya önemsiz anların en büyük yoldaşı müzikler. Yolda yürürken dinlediğimiz şarkı bile modumuzu etkiliyorsa, kocaman bir ekranda izlediğimiz olayların arka fonundaki şarkı neden düşüncelerimizi etkilemesin.
Uzun bir giriş yazısından sonra sizlerle birkaç film paylaşacağım. Baştan anlaşalım, yazacağım filmler müziğin en iyi kullanıldığı değil benim izlediklerim içerisinde en akılda kalıcı olanlar.
Pek de beyin fırtınası yaptırmayan sorularımdan sonra haydi gelin bu işe farklı bir pencereden bakalım: müzik.
Film müzikleri, filmi izlediğimiz süre boyunca aslında ruh halimizi kontrol eden en büyük araç. 25. kare gibi bence, baya ilginç bir durum. Korku filmlerini düşünelim mesela. Az sonra köşeden kafası ters bir çocuğun çıkıp çıkmayacağını müzikle anlamıyor muyuz? Ya da romantik filmler. Uzun süreden sonra ilk defa birbirlerini gören çiftimizin ne zaman öpüşeceklerini nereden biliyoruz? Konu, mekan, zaman, kişi fark etmeksizin bütün önemli veya önemsiz anların en büyük yoldaşı müzikler. Yolda yürürken dinlediğimiz şarkı bile modumuzu etkiliyorsa, kocaman bir ekranda izlediğimiz olayların arka fonundaki şarkı neden düşüncelerimizi etkilemesin.
Uzun bir giriş yazısından sonra sizlerle birkaç film paylaşacağım. Baştan anlaşalım, yazacağım filmler müziğin en iyi kullanıldığı değil benim izlediklerim içerisinde en akılda kalıcı olanlar.
Müzik temalılar
Sing Street
Sing Street 2016 İrlanda yapımı, komedi/drama, müzikal filmi. Baş karakterimiz Conor hoşlaştığı kızı etkilemek için bir grup kurar ve olaylar gelişir. Yönetmenliğini John Carney, ki kendisinin Once ve Begin Again filmlerini de bu yazıda bulacaksınız, yapmış. Film tek kelimeyle harika. Başta fragmanı izleyip ergen filmi gibi olur mu diye şüpheye düşmüştüm ama o kadar yanılmışım ki. The Cure, Duran Duran gibi 80ler müziğine yön veren isimleri bizlerle buluşturan ve 'happy sad' ruh halini hayatımıza katan bu film hakkında daha da konuşmak isterim ama iyisi mi siz izleyin sonra rahat rahat konuşuruz. Aşağıya filmin en sevdiğim müziğini ve soundtrack listesini bırakıyorum.
Once
Madem John Carney dedik onun filmlerinden devam edelim. 2007 İrlanda yapımı bu film mutlu bir film değil, uyarımı yapayım. Ama tamamen üzgün bir film de değil. Çok değişik, benim gibi melankoli bağımlısı insanlara aşırı hitap eden bir film. Hayatları karmakarışık bir kadın ve bir erkeğin hikayesini anlatıyor. Oyuncular karakterleri öyle yaşamış ki sanki gerçekten olan olayları canlı yayınla izliyormuşum gibi hissettim. Şiddetle önerilir. İçimi burkan şarkılarından birini bırakıp gidiyorum.
Begin Again
Son John Carney filmiyle devam ediyoruz. 2013 yapımı bu filmde tanıdık yüzler görüyoruz; Mark Ruffalo, Keira Knightley, Adam Levine... Ya ben bu Keira'ya bir türlü ısınamadım, beğeneni çok ama bana rolünü becerebiliyormuş gibi gelmiyor, çok fake sanki. Filmin konusunda pek bir olay yok aslında ama diğer Carney filmlerinde olduğu gibi burada da şarkılar çok başarılı. Böyle akşam yemek yerken çerez niyetine izlenecek filmlerden. Soundtracki de tabiri caizse çok günlük, her moda her zamana ayak uyduran şarkılar. En favorim olanı aşağıda.
La La Land
Kimileri aşık oldu kimiler of çok banalsınız dedi. Ben aşık olan tayfaya daha yakınım sanırsam. İnsanlar özellikle sonundan şikayetçi oldu. Abi gerçek hayatta ne olursa o oldu, aşk deyince mutlu sonlar hayal eden tayfanın isyanıyla karşılaştık adeta. Öhö öhö neyse biz filmimizi yorumlayalım. Damien Chazelle'ın yazıp yönettiği, geçen sene tam tamına 6 oscar kazanan bu filmin başrollerinde kendilerini romantik ikili olarak Crazy Stupid Love filminde de ispat etmiş Emma Stone ve Ryan Gosling'i görüyoruz. Damien Chazelle'i Whiplash ve Guy and Madeline on a Park Bench gibi müzikal tarzı filmlerden tanıyoruz. John Carney'in başka bir versiyonu gibi. Ama Carney bağımsız müziklere ve filmlerinde müziğin yapım aşamasına odaklıyken Chazelle daha jaz odaklı ve müziği mesajını iletmek için kullanıyor. Sonuç olarak ikisi de 'Broadway' tarzı işlerin beyaz perdeye ve daha çok kitleye ulaşmasında başarılı isimler. La La Land'e geri dönecek olursak, filmdeki her şey çok başarılıydı, oyunculuklar, lokasyonlar, kıyafetler, teknik ayrıntılar ve tabi ki müzik. Zaten boşuna o kadar oscar almadı değil mi? Her sabah uyanıp bir yerlere yetişmeye çalışırken, tercihen güneşli havalarda dinlemeniz gereken şarkı aşağıda.Düz olanlar
Guardians of The Galaxy
Bir de bunun vol.2si var. Marvel evreninde en başarılı müzikler bence bu iki filmde. Bolca 70ler ve 80ler içeren soundtrack albümünün US Billboard 200 chart'ında ilk sıraya yerleşen tek soundtrack albümü olduğunu belirtmek isterim. Dev hizmet, aşağıdan her iki filmin müziklerini dinleyebilirsiniz.
Black Panther
Madem Marvel dedik oradan devam edelim. Film yeni çıktı. Açıkçası gitmeyi düşünmüyordum ta ki albümü dinleyene kadar. Irkçılık gibi anlaşılmasın (anlaşıldı) ama zaten filmin castından neye ağırlık verildiğini görüyoruz. O açıdan soundtrackteki isimler tabi ki bizleri şaşırtmadı. Ancak verdiği enerji harika. Kimse yokken dinlediğimde inanılmaz triplere giriyorum. Önümüzdeki hafta filme gitmeyi düşünüyorum, şarkı-film uyumu konusunda olumsuz bir yorumum olursa bu yazı güncellenir. Sizleri albümle baş başa bırakıyorum.
Alexandre Desplat ve Hans Zimmer
Muhtemelen zamanımızın en büyük iki composerı. Alexandre Desplat'i The King's Speech, birçok Wes Anderson filmi (The Grand Budapest Hotel ile Oscar bile aldı), Harry Potter serisinin son iki filmi, Valerian and The City of a Thousands Planets, The Danish Girl ve The Imitation Game gibi herkesin en az 3 tanesini izlediği filmlerden tanıyoruz. Geldik Hans Zimmer'a. The Lion King ona bir Oscar kazandırmış. Kendisine Inception, Interstellar, Blade Runner:2049, Pirates of the Caribbean, The Prestige, The Dark Knight, Sherlock Holmes, Genius dizisi ve daha bir sürü film/dizilerin müzikleri emanet edilmiş. Bu ikiliyi spotifyda soundtrack for concentration, reading ve studying gibi listelerde bulabilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim filmlerdeki tüm gerilimli, heyecanlı, melankolik anları düşünün. İşte bu adamlar o anları tam anlamıyla hissetmemizi, adeta filmi yaşamamızı sağlayan elemanlar. Saygıyla selamlıyorum sizi.
Pride & Prejudice
Keira peşimi bırak... Kitabını okudum ve BBC 1995 yapımı mini dizisini de (Colin Firth Darcy rolünde) izledim. Jane Austen'ın eserlerinden çevrilen tüm filmleri izledim. Ya hayır tabi ki de bu tarz aşk hikayelerine takıntılı değilim, sadece sinema dünyasının Austen hikayelerini nasıl yorumladığını öğrenmek için hepsini izledim (yerseniz). Pride & Prejudice içlerinde en beğendiğim soundtracke sahip film. Kitaptan farklılıklarını ve Keira'nın çene yapısını bir kenara bırakırsak film ile müziklerin uyumu şahane, atmosfer çok tatlı yansıtılmış. Aşağıda albümü bulabilirsiniz. Favorim 'Darcy's Letter'.
The Life Aquatic with Steve Zissou
En sevdiğim yönetmenin en sevdiğim filmlerinden biri. Kendisinden Wes Anderson yazımda da bahsetmiştim. Klasik kadroyla işlenen absürdlükler, komiklikler ve biraz da trajediler içeren bu güzel film insan ilişkilerini çoğu filmlerin aksine şık laflar ya da her anlamda mükemmel karakterler kullanmadan bizlere anlatıyor. Zaten çoğu Wes Anderson filmi bunu yapabiliyorken benim açımdan özellikle bu filmi farklı kılan ne, acaba David Bowie ve onun Brezilya şubesi Seu Jorge olabilir mi? Kaliteli bir soundtrackle karşımıza çıkan bu filmi izledikten sonra albümü dinlerken Belafonte'ye ışınlanıyoruz. Buyurunuz efendim.
Yazımız burada sona eriyor. Mutlaka harika müziklerin eşlik ettiği bir sürü film vardır ancak kendi arşivimden bunları sizler için seçtim. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.
Yorumlar
Yorum Gönder